ÜLKÜCÜLÜK KAVRAMI
"Ülkü" kavramı Türkçe olup, Türkler arasında uzun zaman "Hedef, gaye ve varılması, elde edilmesi arzu edilen, düşünce"olarak tarif edilip, anlaşılarak, kullanıla gelinmiş bir kelimedir.
Ayrıca bu kelimenin Türk Milleti' nin istikbalde hedeflediği varılması gereken bir gayeyi temsil ettiği de, anlaşılanlar arasındadır.
Yeryüzünde her milletin gelecekten beklentisi, umudu ve kavuşmayı hedeflediği bir gayesi, bir ülküsü vardır. Yeryüzünde gayesi ve ülküsü olmayan bir millet yoktur. Bakınız, şöyle ki: Bugün İsrail parlamentosunda şu ibare yazılıdır:"Bizim sınırlarımız Fırat ve Dicle Nehirleri' nin doğduğu yerden başlar, Şattü' l Arap (Birleşik Arap Suyu) da biter.
Yunanlılar Megaelo-İdea (Büyük Ülkü/Büyük Ülke) isteğiyle Ege' yi, İstanbul' u ele geçirerek Bizans yeniden var edilecektir"
Ruslar ise çarları Deli Petro' nun İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde ayakta duran, elinde beyaz bir güvercin bulunan tablosunu müzelerinde sergilemekte ve:
"Er geç Rus hayal kuşu boğazlardan geçecektir" yazısını altında bulundurarak, isteklerini açıkca belirtmektedirler.
Ermeniler "Büyük Armenia/Büyük Ermenistan" kurulacaktır ve "Başkenti Garin/Erzurum olacaktır." Türkülerinde ise "Pampa oradan, pampa oradan Türkleri kovacağız Anadolu' dan" diye çalıp oynamaktadırlar.
İngiltere "Dünya' da düzeni biziz. Gitmediğimiz yerde, denge düzeni kurulamaz" iddiasıyla hareket ederek, petrol bölgelerine inmek ve buralarını ele geçirmek istemektedir. Boğazları ele geçirmek ve İstanbul' a sahip olmak ise en büyük istekleridir.
Fransızların, İngilizler' den geri kalır yanı yoktur. Akdeniz sahillerinde hakimiyet kurmak tek isteğidir.
Senelerce bize dost olarak tanıtılan ve görünen, fakat gerçekte en büyük düşmanımız olan olup, fırsat buldukça bize zarar verekten ve aleyhimizde bulunmaktan çekinmeyen Almanları unutmamak lazımdır.
Almanlar 1.Dünya Savaş' ında bizleri hile yanlarına çekip savaşa sokarak müttefik oldukları ve itilaf deletleri ile birlikte savaşımıza rağmen, İngilizler bizden Kudüs' ü alınca, ülkelerinde Hristiyanlık adına bayram yapmışlardır.
Bu ihanetlerin dışında, istihbarat teşkilatlarının verdiği rapor çerçevesinde Osmanlı Devleti' nin elinde bulunan Orta Doğu petrol bölgelerini ele geçirmek için Münih-İstanbul-Ankara-Diyarbakır-Bağdat-Musul hattını ihtiva eden Bağdat Demiryolu projelerini fırsat bulunca icra safhasına koymaya niyetlenmişlerdir.
Burnumuzun dibinde bulunan ve uzun seneler kuyumuzu kazıp, Anadolu' yu ele geçirmek isteyen İran' ı ve faaliyetlerini de göz ardı etmemek gerekir. Onların "Büyük Medya" arzusu hala içlerinde kor bir alev gibi yanmaktadır.
Suriye' nin ise bugün bastırmış olduğu haritalarında "Hatay Vilayeti" mizi kendi sınırları içinde göstermeleri ilginçtir.
Hal böyle iken, bizim mensubu olduğumuz Büyük Türk Milleti' nin de gelecekten bir beklentisinin olması ve bir ülküye sahip olup, ona hizmet ruhuyla dolu olması, bunu icra safhasına koyacak nitelikte düşünmesi gerekmez mi?
Bugün Türk Mileti' nin şöyle büyük bir ülküsü vardır. Bu ülkü "Vatanın, milletin, bayrağın, hürriyetin, törenin, dilin, adetin, tarihin, dinin korunması, yaşanması, yaşatılması" şeklindedir. Ayrıca milletimizin ilim, irfan, teknik gibi medeniyet sahasına giren sahalarda yükselmesini sağlamak için çalışmayı arzulaması şeklindedir.
Gelecekten beklentisi ve istikbalde sahip olacağı ve olması gerekenleri de içinde alacak boyutludur.
Üzerinde yaşadığımız dünyada, her millet bizim aleyhimizde çalışır ve faaliyette bulunurken, istikbalden bir beklenti içindeyken, bizim başıboş ve beklentisiz yaşamamız elbette ki mümkün değildir.
Tarihte ecdadımızın aldığı, fakat düşmanlarmızın elimizden kopardığı "Tarihi Türk Yurtları" nı ve "Dünyanın neresinde bir Müslüman Türk varsa, onun hakkını savununcaya kadar mücadele ve hakimiyet" yine bu milletin ve evlatlarının tek ve vazgeçilmez ülküsü olmalıdır.İla-i Kelimetullah' ı yaymak ve hakim kılmak gerçeği de zihinlerde yeralmalı, ön plana geçirilmelidir.
Müslüman Türk' ün dünyaya yayılırken, araya düşmanlarının girmesiyle kopukluk meydana gelen ve bizden ayrılan ırkdaşlarımızın ve dindaşlarımızın varlığını, birliğini ve bir an önce hür ve bağımsız ülkeler topluluğunu katılmalarını sağlamak düşüncesi de hakim olmalıdır.
Düşmanlarımızın ise boş oturmadıklarını ve aleyhimizde faaliyetlerde bulunarak bizi, zaman zaman engellemeye kalkıştıklarını, insanlarımızın zihinlerini bulandırdıklarını, bazılarını ise ele geçirip kendi isteklerini doğrultusunda kullandıklarını bilmek lazımdır.